Samsun’a birtakım açılış ve temel atma törenlerine katılmak üzere gelen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, ilk olarak Büyükşehir Belediyesi, Ticaret ve Sanayi Odası ile Ticaret Borsası’nı ziyaret etti. Ardından İl Başkanlığı’nın açılışını yapan Destici, burada gazetecilerin sorularını yanıtladı. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, İsrail’in Gazze, Filistin ve Lübnan’a yönelik saldırılarına sert tepki gösterdi. Destici, İsrail’in saldırılarında şimdiye kadar 50 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini, bunların 30 binden fazlasının kadın ve çocuk olduğunu belirtti. Bu durumu ‘soykırım’ olarak nitelendiren Destici, Batı ülkelerinin özellikle ABD’nin bu saldırılar karşısında İsrail’i savunma hakkı olduğunu söylemesini ‘çifte standart’ olarak değerlendirerek, “Eğer bu ölümlerin yüzde biri Batı ülkelerinde yaşansaydı, çok farklı bir tutum sergilerlerdi” diye konuştu.
‘TAHLİYESİZ MÜEBBET HAPİS CEZASI MUTLAKA GELMELİ’
İstanbul, İzmir ve Ankara baro seçimlerinde İstiklal Marşı'nın okutulmamasına tepki gösteren Mustafa Destici, “CHP’den bu duruma karşı güçlü bir açıklama duymadık. İstanbul Barosu Başkanı seçilen İbrahim Kaboğlu anayasanın ilk 4 maddesinin değişebileceğini söyledi. İsmimizi vererek bizi tenkit eden CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarı ne yaptı? İbrahim Kaboğlu'nu tebrik etti. Baro Başkanı seçildiği için tebrik etti. Bizi niye eleştirdi? Ben aynen şunu söyledim; Anayasanın ilk 4 maddesi dokunulmazdır ve bu maddelerin korunmasını istiyoruz. Ancak diğer maddelerde toplumun milli ve manevi değerlerine uygun değişiklikler yapılmalıdır. BBP olarak darbe anayasasından Türkiye'nin kurtulması gerektiğine inanıyoruz. Sivil, demokratik, yerli bir anayasa yapılmasını istiyoruz. Milli ve manevi değerlerimize saygılı bir anayasa istiyoruz. Toplumun özüne uygun bir anayasa istiyoruz. İlk 4 maddesin maddenin korunmasını istiyoruz. Ama diğer maddelerde bu öze uygunluğun olması gerekiyor. Mesela bir anayasa yapılacaksa mutlaka ama mutlaka bu çocuklarımıza tecavüz edip öldüren canilerle askere, polise, öğretmene kurşun sıkan ve bunun emrini veren teröristler için mutlaka idam cezası konulması gerekmektedir. Tahliyesiz müebbet hapis cezası mutlaka gelmelidir. Adam kasten öldürüyor. Aldığı ceza 25 yıl. 3 yıl kapalı da yatıyor, 5 yıl açıkta yatıyor sonra denetimli serbest kalıyor. Yani toplam yattığı ceza 10 yıl yok. Açık kapalı ikisi beraber 10 yıl yok. Öyle bir şey olabilir mi? Maalesef şu andaki sistem bu” dedi.
‘İDAM CEZASI GERİ GELMELİ’
İstanbul ve Trakya’daki bazı hastanelerde yeni doğan bebeklerin çıkar amaçlı vicdansızca öldürüldüğünü söyleyen Destici, bu tür suçlar için idam cezasının getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, "İstanbul ve Trakya'daki bazı hastanelerdeki yeni doğan ünitesindeki bebeklerin vicdansızca çıkar için öldüren çete bakalım kaç yıl alacak? Kaç yıl içeride yatacak? Kaç yılı kapalı? Kaç yılı açık? Daha sonra infaz, denetimli serbestlik alacaklar. Bakacağız, izleyeceğiz. Aynı şeyi Narin'in katilleri için izleyelim. Aynı şeyi Sıla bebeğin katilleri için izleyelim. Aynı şeyi polis kızımız, evladımız, Şeyma’nın katili için izleyelim. Kaç yıl yatacaklar? Bunları hadi hep birlikte takip edelim. Göreceksiniz çoğu en fazla 5 yıl kapalıda yatacak. En fazla 5 yılda açık yatacak. Ondan sonra denetimli serbestlikler dışarıya çıkacak. Bütün bu süreç içerisinde o hastane sahiplerinin bundan bilgisi var da buna göz yumdularsa, hastane yöneticilerinin bundan bilgisi varsa buna göz yumdularsa, il müdürlükleri, bakanlık temsilcileri yani kimin bilgisi olduysa da bugüne kadar buna göz yumduysa elbette ki o da bu günaha ortaktır” diye konuştu.
‘ARTIK ONUN İÇİN AZAP VAKTİ’
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ölümüne ilişkin de konuşan Mustafa Destici, şunları söyledi:
"Artık onun için azap vakti. Devletimize, dinimize, ülkemize, milletimize yaptığı kötülüklerin bedelini ödeme vakti. Tabii onun ölümü FETÖ'yle mücadeleyi rehavete düşürmemelidir, aksatmamalıdır. Yani öldü, bu iş bitti düşüncesine kapılmamak gerekiyor. Mücadele daha kapsamlı bir şekilde sürdürülmesi gerekiyor. Çünkü burada 10 binlerce insanımız bu milletin evladı. Üstelik dindar ailelerin zeki çocukları ortaokul yıllarından itibaren kandırılarak devşirildi ve bu ihanet çetesinin birer mensubu haline getirildi. Dolayısıyla da Türkiye'nin bu anlamda kaybı büyük oldu. Onun için tekrar gençlerimizin bu ve benzeri yapıların eline düşmemesi adına devletimizin Eğitim Bakanlığımız başta olmak üzere ilgili kurumlarımızın daha dikkatli olması gerekiyor. Yani yurt meselesinden, üniversite öğrencilerimizin kaldığı evlere kadar bunların elbette ki bir istihbarat örgütünü takip ettiği gibi değil. Ama nasıl iyi bir özel okul öğrencilerini takip ediyorsa o hassasiyetle takip edilmesi gerekiyor. Mesela biz BBP olarak bu mücadele kapsamında şunu da önermiştik. Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü nasıl üniversiteler için yurtlar yapıyorsa evler de yapsın. Yani evde kalmak isteyen öğrenci evde kalsın. Yurtta kalmak isteyen öğrenci yurtta kalsın. Çünkü bazı öğrenciler evlerde kalmak istiyor. Dolayısıyla da bu hizmeti de vermesi gerektiğini ifade ettik. Bunu da vermesi gerektiğini söyledik."
‘OCAK’TA EMEKLİ MAAŞINA İYİLEŞTİRME YAPILMASI LAZIM’
Emekli maaşları düzenleme konusuna da değinen Destici, “Ocakta yüzde 100 iyileştirme yapılması lazım. Açık söylüyorum. Formül şu, yüzde 25 muhtemelen 6 aylık enflasyon yapılacak. Bunu vermesi lazım. Ve seyyanen de 5 bin lira. 5 bin lira verdiği anda ne oluyor? Aşağı yukarı en düşük emekli maaşı 20 bin liraya geliyor. 20 bin liranın altında olmaması lazım. Bunu bütün emeklilere vermesin bu 5 bin lirayı. Aylık 50 bin lira alan, 100 bin lira alan emekliye niye vereceksin 5 bin lirayı? Ayda 5 bin lirayı kime vereceksin? En düşük emekliye. Asgari ücrette konuşuluyor mesela. Asgari ücretle ilgili bazı muhalif kanallarda denk geliyorum. Biraz da tabii ajite etmek için bunu yapıyorlar. Efendim ‘işte yüzde 25 zam yapılacak, yüzde 30 zam yapılacak’. Bunlar inandırıcı değil. Bunlara itibar da etmesin vatandaşımız. Bir kere asgari ücrete yapılacak zam enflasyon farkının altında olamaz. Yani eğer Türkiye'de yıllık enflasyon yüzde 45 çıkmışsa o zaman bir kere asgari ücrete sen 45’i bir kere vereceksin. 45’i verdiğin zaman ne oluyor? 25 bin civarında. İşte asgari ücretin de 25 bin civarında olması lazım. Yani bunlar olmadan toplumsal barış sağlanamaz. Gelir adaletli dağıtılmış olmaz. Devletin en ana görevlerinden bir tanesi de sosyal barışı sağlamaktır. Geliri adaletli dağıtmaktır. Bunu da kimin eliyle yapılacak? Yürütmenin eliyle yapacak. Cumhurbaşkanlığı ve hükümet eliyle yapacak, meclis eliyle yapacak” dedi.